30 Nisan 2011 Cumartesi

Ladies and Gentlemen.. This is Multitap !


Bayanlar baylar bir Multitap konserinin ardından sizlerleyiz..

Bir ay önce güzel bir Multitap konseri olsa da gitsek diye ona buna yakınırken, sesimi duyan bir iyilik meleği yardımıma koştu ve bugün kurtlarımızı döküp bir güzel eğlendiğimiz konserin müjdesini verdi. Bir ay önceden hazırlıklara başladık anlayacağınız. Bir ay bu, çabuk geçmez malum, ki geçmedi de. 3 hafta kaldı, 2 hafta kaldı derken son 5 gün diye geri sayıma başladık. 5, 4, 3, 2, 1 ve malum gün.

Sabah uyanınca ayılma faslının ardından, konsere saatler kalmasının mutluluğuyla havanın da nimetlerinden faydalanarak biraz alışveriş yapıp sonrasında da geceye hazırlanmak üzere yurda döndüm. Hazırlanmak dediysem de es geçmeyin, sahneye sanki biz çıkacakmışız gibi giyindik, kuşandık, süslendik. Hatta o kadar hazırlandık ki neredeyse konseri kaçırıyorduk. Neyse bu faslı kısa keselim ve gelelim esas mevzuya..

Anca yurttan çıkabildik ve taksiyle konserin gerçekleşeceği İndigo'ya doğru yol aldık. Gece bizim için 2 gibi başlasa da tahminimce saatler 1 buçuğu gösterdiğinde Multitap sahneye çıkmıştı. Gecikmeli de olsa yetişebilmenin mutluluğu ve kaçan parçaların burukluğu ile kalabalığı yararak en öndeki yerimizi aldık. Biz içeri girdiğimizde 'Duysun Karanlık'ın ortasında olduklarını fark edince dünyam yıkıldı (en doğru fiil bu, gerçekten sevdiğim bir parça çünkü) , yarısını yakaladığım için kendimi şanslı sayıyordum ki daha şarkıya eşlik edip tadını çıkarmaya başlayamadan çabucak bitiverdi ve tadı damağımda kaldı. 'Duysun Karanlık'ın ardından gecenin en eğlenceli dakikaları başladı. Biz ortama ısındık ortam da bize :) Böylelikle şarkılara eşlik etmek daha da keyifli bir hala geldi.. Güzelce eğlenmeye başlamışken birden Selim (bilmeyenler için Multitap'ın vokali olur kendisi) , kendini bir şeyler yapmaya mecbur hissedenler üzerine ufak bir konuşma yaptı (diyalog da diyebiliriz bence, dinleyicilerden ne de çok mecburi iş yapan insan varmış yahu:) ) ve o mutlaka dinlenmeli dediğim MFÖ coverı, 'Mecburen' Selim'in eğlenceli yorumu ve Multitap'ın o içi kıpır kıpır eden ritmleriyle kulaklarımızın pasını sildi. Eğlenmeye devam ederken mutlaka dinlenmeli dediğim ikinci cover Wonderwall başladı ufaktan.. "Today is gonna be the day that they're gonna throw it back to you ..." Çoğu insan için Wonderwall demek Oasis demekse benim için Wonderwall demek müthiş Multitap yorumu demektir.. Keyfim yerine geliyor hatta yerimde durmamak için hiç bir nedenim kalmıyor ve ben dans etmeyen insan dans etmeye başlıyorum.. (Bir yandan da içimden 'İşte buuu! Bu adamlar çok iyi' diye bağırıyorum falan bunlara girmeyeceğim ama :) ) 'Wonderwall'ın etkileri sürerken konser versiyonu ile ' Bir Şey mi Var?' (ya da Bir Sey mi War? bkz. TV-MULTITAP FLAS HABER http://on.fb.me/ms3PgE ) girdi devreye.. Sonrasında 'Çıbık'ın "so 80's" versiyonu , 'Battaniyem', 'Ben Hep Burdayım' , 'Full Depo' falan derken (sayamadığım parçalar da var) gecenin sonuna geldik bile :( .. Bu konser ya biz çok geç kaldık ya da biraz kısa sürdü bilemedim ama tek bildiğim yine eğlendim, yine eğlendim ve bir daha olursa da yine eğleneceğim.. Ne geceydi ama .. Mutluyum, mutlusun, mutlu... Olley :)

Tavsiye: Yaşam enerjiniz mi tükendi, monoton hayat sizi fazla mı gerdi? Yemeklerden önce ve sonra hatta yemek sırasında da açın Multitap albümünü dinleyin bakın bakalım negatif bir şey kalıyor mu hayatınızda.. (Ne? Kafayı mı yemişim.. Ne? Çok mu Pollyanna gibiymişim... Hiç de değil ! Dinleyin ve görün efenim :) )

Special Thanks to:

Vadi Gengüç : Ben her konser başını fazlasıyla ağrıtıyorum ve sen de her konser sabırla bana katlanıyorsun, başkası olsa yerinde çoktan resti çekmişti.. İyi ki varsın :)

Taçkın Bilal : Sen yok musun sen.. Sen, benim canımsın :) Samimiyetin için sonsuz teşekkürler.. İyi ki tanımışım seni ve iyi ki hayatımdasın.. Sen olmasan internette kime sataşırdım sürekli, kime dırdır edip kafasını ütülerdim :) (mininot: çok içme!)

Selim Siyami Sümer : Selim, vokal olarak ses falan tamam iyi hoş da, senin bu sempatikliğini ne yapacağız :) Multitap seninle güzel.. Seni izlemek bile çok büyük keyif :)

Sertaç Özgümüş : Multitap'ın özellikli bir müzik yaptığını savunanlardanım ve bu özel oluşun büyük payının senin sihirli elektronik samplelarında gizli olduğunu iddia ediyorum :) Ayrıca tam tersi tarafta olduğum için tek bir kare fotoğrafını bile çekemediğim için özrü bir borç bilirim efenim. Parmakların dert görmesin ..

Ali Cihan : Davulcuların makus talihini yenen ve sahnenin en dip köşesinden müziğini icra etmekten kurtulup, mikrofonu alıp şarkı söyleyen yegane insan :) Laf aramızda vokal olayını bayağı güzel kıvırıyorsun. Selim duymasın, 'Full Depo' sensiz olmazdı gibime geliyor. :) Çooook ama çok eğlendim yine bu gece de 'Full Depo' ile, sesine sağlık.. Gerçi vokalde iyi olduğundan çok çok daha iyisin davulda bu bir gerçek.. Önce bileklerine sonra da bagetlerine kuvvet :)

Seda Oktay, Gökten Doğan : Beni bu konser de yalnız bırakmadınız canım oda arkadaşlarım :) Sizi çooo..ook seviyorum..

Gülce Uyanık : Gülceciğim, seninle daha bir çok konserimiz olacak. İyi ki varsın canım, konserler seninle daha bir eğlenceli :)

Alişan Göksu : Sonunda gelebildin konsere.. Beni kırmadığın için ve sözünde durduğun için çok teşekkürler :) Gözde'ye selam :)

Multitap için sonsöz : Müthiş bir konserdi yine, yazıda da bahsettiğim gibi.. Hepimizin kulaklarına bahar temizliği yaptınız resmen :) Buna ihtiyacımız vardı gerçekten, arayı fazla açmayın.. Hepiniz iyi ki varsınız.. Hayatım, Multitap ile daha bir güzel, daha bir eğlenceli.. İyi ki tanımışım.. Çok seviyorum sizleri de, müziğinizi de.. Hem insan olup, hem de müzik yapmak zor iş bu devirde.. Her şey dilediğiniz gibi olsun..

Ah ah.. Bayağı içimi döktüm. Ohh rahatladım. Şimdi güzel bir uyku çekebilirim ama sanırım hasta oluyorum iyice.. Olsun. Multitap için değdi mi? Elbette değdi. Sorun yok.. Gün doğumu ile yastığımın ve yorganımın cazibesi tavan yaptı.. Herkese iyi geceler ve bol Multitaplı günler..

Son olarak ne diyoruz efenim: Multitap sevilir, Multitap dinlenir. :)

Multitap'ın Son Videosu : 'Duysun Karanlık'

29 Ekim 2010 Cuma

Engelsiz Yaşam


Dün değil ondan önceki gün yani ayın 27sine denk geliyor, yorgunluktan ölüyorken arkadaşlarla sürpriz bir şekilde Yıldız Teknik Üniversitesi Kalite ve Verimlilik Kulübü ve İşitme Engelliler ve Aileleri derneği işbirliği ile organize edilen yardım konserine gitmeye karar verdik. Teoman ve Kolpa'nın sahne alacağı konserin nasıl bir atmosferde geçeceği merakı ile 7.30 civarında yola çıktık. Yağmur bir yandan trafik bir yandan.. Tophane, Beşiktaş arasını bir buçuk saat gibi bir sürede kat ettik. Konser alanına vardığımızda Kolpa sahnedeydi. Bu havada açık hava konseri olduğundan herkes dizine kadar çamura battı. Bu kısım tam rezillikti 2 gündür halen ayakkabımdan çamur temizlemeye çalışıyorum. Hadi çamurdan bataklığa dönen alanı geçtim, yağan yağmurla sıçana dönen bizleri ne yapalım. Neyse ki Kolpa sahnede coşturdu insanları, ardından da Teoman. Herkes halinden memnundu. Yani öyle gördük en azından. Ayrıca biz de halimizden memnunduk. Daha henüz sıçana dönmemişken Kolpa'yı doya doya izledik. Yalnız olay şu ki geç kalmışız, hatta o kadar geç kalmışız ki sadece 5 şarkı dinleyebildik. Bu üzücü bir olaydı. Çektiğim fotoğrafların silinmesi, makinemin ıslanması falan da cabası. Ama güzel miydi? Güzeldi elbette.
Kolpa sahneden indi, buna üzülen yağmur daha kuvvetli yağmaya başladı. E tabi biz de komik bir şekilde ıslanmaya devam ettik. Sonrasında kuliste sıçan halimizle Kolpa'yı ziyaret etmemizin ardından Teoman'ı beklemeye başladık. Şaşırtıcı olan benim Teoman'ı ilk kez izleyecek olmamdı ve heyecanlandığım kadar vardı performansı. Şarkılarını dinledikçe ve performansının tadını aldıkça bitmesin bu konser diye içimden geçirirken, sırılsıklam olmuş üstüm başım bitse de gitsek artık diye cıyak cıyak bağırıyorlardı resmen. Hiç bir kuru yerim kalmamıştı ama Teoman sahnede 'Şimdi ölmek istemem..' diye Çoban Yıldızı'nı söylerken ne yağmur ne başka bir şey etkileyemedi beni. Şarkıyı duyunca gözlerim doldu, sonra aklıma şarkının klibinde oynayan Deniz Gönenç Sümer'in genç yaşta hayatını kaybetmesi geldi.(Mekanı cennet olsun..) Buruk buruk şarkıyı dinledikten sonra ardı ardına söylediği şarkılar ile ne keder kaldı ne hüzün. Hopladık, zıpladık, bir güzel eğlendik. Konser biter bitmez de trafik çilesini bir daha çekmemek adına hemen koşarak taksiye bindik ve yurdun yolunu tuttuk.

Gerçekten yağmura, çamura rağmen güzel bir geceydi. Konser gelirinin engelli çocuklar yararına kullanılacak olması ayrı bir güzeldi. Emeği geçen herkesin eline, koluna sağlık..

27 Ekim 2010 Çarşamba

Geri Dönüş..

Başlığı 'geri dönüş' diye atmamın tek nedeni, blog olayına tekrardan başlayıp her önemli olayı ya da başka bir değişle event'i paylaşmak, anlatmak aktarmak. Bu gün resmi olarak bu hareketime başlıyorum zaman bulamasam da zaman yaratmak için elimden geleni yapacağım. Hadi bakalım.. Kaldığımız yerden devam :)

13 Ağustos 2010 Cuma

13.Cuma

Hoş yahu. Bugün bitsin diye neler yaptım anlatılmaz. Ve işte bitti. Yerleştirme illeti ile uğraştık. Yerleşmesine yerleştik ama bakalım sonu nereye varacak. Bu işler kısmet der geçerim. Blogumu da küçük çaplı bir twitter hesabına çevirip kayıplara karışırım. Herkese iyi geceler olsun.

mrv.

9 Ağustos 2010 Pazartesi

9 Ağustos 2010..

Bugünün benim için bir önemi yok. Ama tekrardan yazma düşüncesi hoşuma gitti ve başlamak istedim. Ne yazacağımı bilmeden 1 yıl aradan sonra tekrar bloguma uğramak gerçekten çok eğlenceli. Kelimeler dökülürken "acaba yazıda neden bahsetsem" sorusunun beynimin bir köşesinde yankılanması ve cevabını bilmemem herşeyi daha bir gizemli kılıyor. Dökülen kelimeler bakalım yazıyı nereye götürecek ya da nerede kangren olup yazıyı noktalayacak.

Öncelikle garip bir şekilde tanıştığım ama iyi ki tanımışım dediğim bir insanın doğum günü bugün onun doğum gününü kutlamak istiyorum. Levent Bahtiyar. İyi ki var ve iyi ki doğmuş. Doğum günü kutlu ve mutlu olsun.

Şimdi biraz kafa ütüleyeceğim.Bol bol kendimden bahsedeceğim. Neden mi? Çünkü yarın hayatıma yön verecek bir sınava gireceğim ve heyecanımı yatıştırmak için birilerinin başının etini yemeliyim. Ne mutlu ki bu şanslılar sizlersiniz.

Yıllardır sahne sanatlarına olan ilgim, ilgi olmaktan daha başka bir boyutta ilerleyince "bu konuda ne yapabilirim, nasıl bir yol izlemeliyim" soruları hep zihnimde karşılaştığım ama cevaplarını bir türlü edinemediğim sorular halini aldı. Bu soruları zihnimden uzaklaştırmanın tek yolunun onları cevaplandırmak olduğunu biliyordum. Ona sordum, buna sordum, kendimle kavga ettim ama bir türlü soruları bulduğum cevaplarla yok edemedim. Bir yerde yanlış vardı. Gel zaman git zaman bir ablama bu soruları sorma fikri cazip geldi ve bir maille ayrıntılı bir şekilde ne düşündüğümü ve bu düşüncelerim doğrultusunda ne yapmam gerektiğini sordum. Sahne sanatlarına karşı olan ilgim ilgi olarak kalmamalıydı, ben de sahne sanatlarına katkı sağlamalıydım.Bu katkı ufakta olsa büyükte olasa bir katkım olmalıydı. Bu ablama kaygılarımı ve düşüncelerimi ayrıntılarıyla anlattım hatta okulunu mu okusam diye de ona sordum. Onun bilir kişi olduğunu biliyordum. Onun ise cevabı "Bu işin okulunu düşünüyorsan Bilgi Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi'ni tavsiye ederim" oldu. Bilgi üniversitesi... Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi... Bölüm adıyla cezbediciydi. Bu tavsiye üzerine beni aldı bir araştırma aşkı. Bilgi Üniversitesini araştırdım. Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi bölümünü araştırdım. Bol bol lisedeki rehberlik öğretmenimin başının etini yedim. Canım hocam dayanamayıp Bilgi Üniversitesi Ankara Ofisi ile irtibata geçti ve benimde ismimi vererek "öğrencim başımın etini yiyor mutlaka okula tanıtıma gelmelisiniz" dedi. Ankara ofisinden Ozan bey ve İstanbul'dan Murat bey ve bir başka yetkili bir bayan okulumuza geldi. Sunumu Murat bey yaptı ve benim Bilgi Üniversitesi'ne karşı olan bütün duygularım katlandı katlandı ve katlandı.. Sunum üniversite tanıtımından çok kariyer planlamaya dairdi ve bu durum okulumuza sunuma gelip de "Bizim üniversitemiz şöyle.. Kampüsümüz böyle.." diyen diğer bütün üniversitelerden Bilgi Üniversitesi'nin farkını ortaya koyuyordu. Nitekim bu sunum sayesinde benim dışımda bayağı bir hayran kitlesi oluştu okulda. Ben zaten başından beri hayran olduğum için saymıyorum kendimi. O günü hiç unutmuyorum dönüm noktalarımdan biriydi. Murat beyle tanışmam Ozan beyin kartını almam ve sonrasında hayatım için artık keskin çizgilerle hedefimi belirlemem. Bilgi Üniversitesi, Sahne ve Gösteri Sanatları bölümü. 2 yıldır hedefimde en ufak bir sapma ya da şu üniversiteye de bir bakayım gibi bir durum olmadı. 2 yıldır odamın duvarlarında Bilgi Üniversitesi'ne dair haber kupürleri, gazete reklamları durur. Motivasyon kaynağımdır onlar. Hedefimi gözümün önünde tutmamı sağlayan materyaller onlar.

Neden anlattım bunca şeyi dedim ya kafa ütüleyeceğim çünkü heyecanlıyım. 2 yıldır istediğim ve hayalini kurduğum hedefime son bir adım kaldı. Yarın saat 10.00'da Santral Kampüsü'nde sınava gireceğim ve bu geleceğim için ÖSS'den daha belirleyici bir sınav benim için. Heyecanlıyım. Ne yapacağım konusunda en ufak bir fikrim yok. Elimden gelenin en iyisini yapacağım konusunda kendimi inandırıyorum ama aslında en iyisi diye bir durum yok kötüyü bilmeden iyisini nasıl yapacağını da bilmiyor insan. Neyse bu yazı uzar gider. Bu gece yolcuyum İstanbul'a doğru.. Umarım güzel haberlerle dönerim ve "Bilgi'li Olmak" başlığı altında mutluluğumu paylaşırım. Geri döneceğim güne kadar kendinize iyi bakın.

Günün Sözü:

"Hedefi olmayan gemiye hiçbir rüzgar yardım edemez."

Montaigne


svglr.
mrv.

30 Ağustos 2009 Pazar

30 Ağustos Zafer Bayramı

Önemi tartışılmaz bir gün bu.Bizim biz olmamızın , bu güzel topraklar üzerinde yaşamamızın en büyük nedeni belkide.Özgürlüğün , bağımsızlığın ve ZAFER'in simgesi bugün.Bugün binlerce şehitin gözü yaşlı annelerin , yaşlarının dindiği ve şehitlerimizin kanının yerde kalmadığı gün.Bugün işte o gün! 30 Ağustos Zafer Bayramı hepimize kutlu olsun.Nice bayramlara barış, huzur ve zaferlerle...
Günün Sözü:

"Yutta sulh , cihanda sulh."

M.Kemal ATATÜRK



svglr.
mrv.

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Ve Tanrı Onu Yarattı..

Yıllar önce(1979), bugün dünyaya gelen ve o zamanlarda bugün elde edeceği başarıdan habersizce ağlayan bir bebekti o. Ailenin sanatsever olması ve onun müzik yeteneğini farketmesi elbette onun en büyük artısı oldu. Müzik ile başlayan yaşantısı ,müzik ile devam etti.Ruhundaki müzik büyüdü, büyüdü ve büyüdü.Öyle bir hal aldı ki bir sonraki çalışmasını binler hatta milyonlar merakla bekler oldu.Öyle bir hal aldı ki yepyeni bir müzik anlayışını kazandırdı bizlere ve öyle bir hal aldı ki onun müziği; kulağımıza , kalbimize ve hatta ruhumuzun derinlerine hitap eder oldu.Ağlarken üzüntümüzü azalttı , gülerken sevincimizi arttırdı.Coşkumuzu , öfkemizi , nefretimizi, neşemizi , kederimizi o eşsiz melodilerle perçinledik.Sustuğumuz anlarda dilimiz,görmediğimiz zamanlarda gözümüz,duymadığımız zamanlarda kulağımız, yardım istediğimiz zamanlarda ise desteğimiz oldu.Onun müziğiyle , onun emek verdiği şarkılarla farklı tatlar kazandı damağımız.Bizler farklı kimliklere büründük. Farklı zamanlara yolculuk yaptık.Farklılaştık.Biz onu çok sevdik.Halini , tavrını ve en çokta müziğini.(Hatta ben müziğine aşığım diyebilirim.)O da hiçbir zaman bu sevgimizi karşılıksız bırakmadı.Müzik denince , farklılık denince aklıma ilk gelen isim o ve kendisi gerçek bir deha.Dehalık bir yana,tam bir mucit -ki icadıda besteleri. Biz o eşsiz bestelerini yere göğe koyamıyoruz.El üstünde tutup, baş tacı olarak sabah akşam dinliyoruz , dinlettiriyoruz.
Bize kattıkları ve katacaklarından ötürü teşekkürü kesinlikle hakediyor.Ama teşekkürün en büyüğü böyle bir evlat yetiştirdikleri için, onun yoluna taş koymayarak hep destek oldukları için ailesine elbette.

İyi ki varsın Yağmur Sarıgül.İyi ki doğmuşsun.Attığın atacağın her adım seni bir nebze daha ileriye götürsün.Mutlulukların katlansın , üzüntülerin azalsın.Sağlıkla, başarıyla , huzur ve mutlulukla nice yaşlara.Herşey gönlünce olsun.Ne bizi nede sevenlerini ışığından mahrum etme.Müziğin daim olsun.

Günün Sözü:

Müzik öyle bir denizdir ki, ben paçaları sıvadım hala içine giremedim.

Dede Efendi


designed by mrv.
Fotoğraf için Ali Sarıgül'e teşekkürler.



svglr.
mrv.