13 Ağustos 2010 Cuma

13.Cuma

Hoş yahu. Bugün bitsin diye neler yaptım anlatılmaz. Ve işte bitti. Yerleştirme illeti ile uğraştık. Yerleşmesine yerleştik ama bakalım sonu nereye varacak. Bu işler kısmet der geçerim. Blogumu da küçük çaplı bir twitter hesabına çevirip kayıplara karışırım. Herkese iyi geceler olsun.

mrv.

9 Ağustos 2010 Pazartesi

9 Ağustos 2010..

Bugünün benim için bir önemi yok. Ama tekrardan yazma düşüncesi hoşuma gitti ve başlamak istedim. Ne yazacağımı bilmeden 1 yıl aradan sonra tekrar bloguma uğramak gerçekten çok eğlenceli. Kelimeler dökülürken "acaba yazıda neden bahsetsem" sorusunun beynimin bir köşesinde yankılanması ve cevabını bilmemem herşeyi daha bir gizemli kılıyor. Dökülen kelimeler bakalım yazıyı nereye götürecek ya da nerede kangren olup yazıyı noktalayacak.

Öncelikle garip bir şekilde tanıştığım ama iyi ki tanımışım dediğim bir insanın doğum günü bugün onun doğum gününü kutlamak istiyorum. Levent Bahtiyar. İyi ki var ve iyi ki doğmuş. Doğum günü kutlu ve mutlu olsun.

Şimdi biraz kafa ütüleyeceğim.Bol bol kendimden bahsedeceğim. Neden mi? Çünkü yarın hayatıma yön verecek bir sınava gireceğim ve heyecanımı yatıştırmak için birilerinin başının etini yemeliyim. Ne mutlu ki bu şanslılar sizlersiniz.

Yıllardır sahne sanatlarına olan ilgim, ilgi olmaktan daha başka bir boyutta ilerleyince "bu konuda ne yapabilirim, nasıl bir yol izlemeliyim" soruları hep zihnimde karşılaştığım ama cevaplarını bir türlü edinemediğim sorular halini aldı. Bu soruları zihnimden uzaklaştırmanın tek yolunun onları cevaplandırmak olduğunu biliyordum. Ona sordum, buna sordum, kendimle kavga ettim ama bir türlü soruları bulduğum cevaplarla yok edemedim. Bir yerde yanlış vardı. Gel zaman git zaman bir ablama bu soruları sorma fikri cazip geldi ve bir maille ayrıntılı bir şekilde ne düşündüğümü ve bu düşüncelerim doğrultusunda ne yapmam gerektiğini sordum. Sahne sanatlarına karşı olan ilgim ilgi olarak kalmamalıydı, ben de sahne sanatlarına katkı sağlamalıydım.Bu katkı ufakta olsa büyükte olasa bir katkım olmalıydı. Bu ablama kaygılarımı ve düşüncelerimi ayrıntılarıyla anlattım hatta okulunu mu okusam diye de ona sordum. Onun bilir kişi olduğunu biliyordum. Onun ise cevabı "Bu işin okulunu düşünüyorsan Bilgi Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi'ni tavsiye ederim" oldu. Bilgi üniversitesi... Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi... Bölüm adıyla cezbediciydi. Bu tavsiye üzerine beni aldı bir araştırma aşkı. Bilgi Üniversitesini araştırdım. Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi bölümünü araştırdım. Bol bol lisedeki rehberlik öğretmenimin başının etini yedim. Canım hocam dayanamayıp Bilgi Üniversitesi Ankara Ofisi ile irtibata geçti ve benimde ismimi vererek "öğrencim başımın etini yiyor mutlaka okula tanıtıma gelmelisiniz" dedi. Ankara ofisinden Ozan bey ve İstanbul'dan Murat bey ve bir başka yetkili bir bayan okulumuza geldi. Sunumu Murat bey yaptı ve benim Bilgi Üniversitesi'ne karşı olan bütün duygularım katlandı katlandı ve katlandı.. Sunum üniversite tanıtımından çok kariyer planlamaya dairdi ve bu durum okulumuza sunuma gelip de "Bizim üniversitemiz şöyle.. Kampüsümüz böyle.." diyen diğer bütün üniversitelerden Bilgi Üniversitesi'nin farkını ortaya koyuyordu. Nitekim bu sunum sayesinde benim dışımda bayağı bir hayran kitlesi oluştu okulda. Ben zaten başından beri hayran olduğum için saymıyorum kendimi. O günü hiç unutmuyorum dönüm noktalarımdan biriydi. Murat beyle tanışmam Ozan beyin kartını almam ve sonrasında hayatım için artık keskin çizgilerle hedefimi belirlemem. Bilgi Üniversitesi, Sahne ve Gösteri Sanatları bölümü. 2 yıldır hedefimde en ufak bir sapma ya da şu üniversiteye de bir bakayım gibi bir durum olmadı. 2 yıldır odamın duvarlarında Bilgi Üniversitesi'ne dair haber kupürleri, gazete reklamları durur. Motivasyon kaynağımdır onlar. Hedefimi gözümün önünde tutmamı sağlayan materyaller onlar.

Neden anlattım bunca şeyi dedim ya kafa ütüleyeceğim çünkü heyecanlıyım. 2 yıldır istediğim ve hayalini kurduğum hedefime son bir adım kaldı. Yarın saat 10.00'da Santral Kampüsü'nde sınava gireceğim ve bu geleceğim için ÖSS'den daha belirleyici bir sınav benim için. Heyecanlıyım. Ne yapacağım konusunda en ufak bir fikrim yok. Elimden gelenin en iyisini yapacağım konusunda kendimi inandırıyorum ama aslında en iyisi diye bir durum yok kötüyü bilmeden iyisini nasıl yapacağını da bilmiyor insan. Neyse bu yazı uzar gider. Bu gece yolcuyum İstanbul'a doğru.. Umarım güzel haberlerle dönerim ve "Bilgi'li Olmak" başlığı altında mutluluğumu paylaşırım. Geri döneceğim güne kadar kendinize iyi bakın.

Günün Sözü:

"Hedefi olmayan gemiye hiçbir rüzgar yardım edemez."

Montaigne


svglr.
mrv.